İslamiyet Öncesi Araplarında Nikah Çeşitleri - lutfullahakman.com

İslamiyet Öncesi Araplarında Nikah Çeşitleri

 


Cahiliye Araplarında kadına hiçbir şekilde değer atfedilmezdi, nikah kıyılacağı zaman kendilerine dahi sorulmaz, evlenileceği zaman mehir verilmez, mehirlerini babaları alır, mirastan pay da alamazdı. Ayrıca cariye kadınlar mal gibi alınıp satılırlar, hatta para karşılığı fuhuşa bile zorlanabilirdi.

Bu sosyal zeminde kadına ve insan onuruna aykırı, zina kabul edilen bir çok evlilik ve beraber olma çeşidi mevcuttu. İslamiyetle beraber radikal değişimlerle bir çok evlilik çeşidi zina sayılarak kaldırılmıştır. Kadına gereken değer, İslamiyetle beraber verilmiş ve kadın da toplumda herkes gibi bir takım haklara sahip olan, vatandaş statüsüne geçmiştir.

Bu yazımızda İslamiyetten önce mevcut olan nikah çeşitleri, bunların İslamiyetle beraber kaldırılma veya düzeltilme olaylarından bahsedeceğiz.


Makt Nikahı

Cahiliye dönemindeki nikâhlardan biri, dayzen [الضيزن ) (oğul, aile)] nikâhı da denen makt [iğrenme, nefret, tiksinme] nikâhıdır. Bu nikâh şekli, Cahiliye Arapları arasında mevcut olmakla birlikte çok yaygın değildi. Bazı Arap kabileleri bu nikâhı âdet haline getirmişlerdi. Uygulama Ensâr arasında yaygındı; Kureyşlilerde ise rıza çerçevesinde mubahtı. Bazı kabileler ise makt nikâhı yapanları ayıplardı.

Cahiliyede bir kadının kocası öldüğünde onun oğlu ya da yakını, kadın hakkında başkalarından, hatta kadının kendisinden daha çok hak sahibi idiler. Ölen adamın büyük oğlu kadının üzerine elbisesini attığında ona sahip olur; onunla evlenebildiği gibi, kardeşlerinden birisiyle yeni bir mehirle evlendirebilirdi. Kadın, adamın razı olabileceği bir ödemede bulunarak bundan kurtulabilirdi.

İslam, makt nikâhını, “Geçmişte olanlar hariç, artık babalarınızın evlendiği kadınlarla evlenmeyin. Çünkü bu bir hayâsızlık, öfke ve nefret gerektiren bir iştir. Bu ne kötü bir yoldur!”(Nisa 4/22) ayetiyle kaldırmıştır.


Şigar Nikahı

Şiğâr, iki kadının mehir verilmeksizin birbirlerine karşılık olmak üzere evlendirilmeleridir. Bu evlilik, Cahiliye döneminde mehir vermeksizin bir erkeğin kendi kızını ya da kız kardeşini bir başkasına, onun kızını ya da kız kardeşini de kendisine eş olarak alması suretiyle yapılırdı. Bu tür nikâhta kadın başlık parası karşılığında evlendirildiğinden ortaya çıkabilecek kimi sorunlar iki aileyi de etkiliyor; bu da kadınların mağduriyetine neden oluyordu. Bu nikah çeşidi ülkemizde genellikle doğuda uygulanan berdel uygulamasına benzetilmektedir.

Şiğâr evliliğinin doğurduğu sakıncalardan biri kadının mehir hakkının gasp edilmesi, bir diğeri de kadınlardan birisinin evliliğinde yaşayacağı sorunların diğer aileye yansımasıdır.

Hz. Peygamber, "İslâm’da şiğâr yoktur.”(Müslim, Nikâh, 60) buyurarak şiğâr evliliğini yasaklamıştır. Uygulama, daha sonraki dönemlerde karşılıklı olarak mehir almak suretiyle kuralına uydurularak devam ettirilmeye çalışılmıştır. Abbas b. Abdullah b. Abbas, kızını Abdurrahman b. el-Hakîm’e, Abdurrahman da kızını Abbas’a nikâhladı. İkisi de mehir verdiler. Muâviye bu evlilikten haberdar olunca Mervân’a gönderdiği mektupta, “İşte bu, Resûlullah’ın (s.a.s.) yasakladığı şiğârdır.” diyerek onları ayırmasını emretti. Berdel denilen bu evlilik azalmışsa da halen ülkemizde devam etmektedir.


İki Kız Kardeşle Aynı Zamanda Nikah

Cahiliye döneminde bir erkek aynı anda iki kız kardeşle evlenebiliyor; iki kız kardeş, birbirlerinin kuması oluyordu. Ancak bu uygulamanın hoş karşılanmadığı ifade edilir.

Bu evlilik şekli, “İki kız kardeşi birden almanız size haram kılındı. Ancak geçen geçmiştir.”(Nisa 4/23) ayetiyle yasaklanmıştır.

İslam, kadınların halalarıyla ya da teyzeleriyle aynı anda nikâh altında tutulmasını da yasaklamıştır. Allah Resûlü, “Kadın halasının ve teyzesinin üzerine nikâhlanamaz.”(Müslim, Nikah, 37) buyurur.


Mut’a Nikahı

Cahiliye döneminde bilinen nikâhlardan biri mut’a [menfaat, faydalanma] nikâhıdır. Mut’anın yaygın nikâhtan farkı, kadının istenmemesi, mehir belirlenmemesi, nikâh sırasında şahit bulunmaması, diğer düğün âdetlerinin yerine getirilmesine gerek duyulmaması ve süreli olması sebebiyle sürenin dolmasıyla birlikte nikâhın da sona ermesidir. Mut’a nikâhında kadına, tarafların üzerinde anlaştıkları belli bir miktar para ya da mal verilirdi.

Cahiliye döneminde mut’anın yaygın olmadığı, toplumun saygın kadınlarının bu tür evlilikler yapmadıkları anlaşılmaktadır. Arapları mut’a nikâhı yapmaya iten sebepler arasında uzun süre devam eden yolculuklar, savaşlar ve göçebe hayatı zikredilebilir. Kişi, kendi kabilesi içinde mut’a yapamazdı. Bir başka ifadeyle söylemek gerekirse mut’a nikâhı, mukim insanların uyguladıkları bir nikâh şekli değildir.

Mut’a evliliği sonucu doğan çocuklar, genellikle annelerine nispet edilirlerdi. Bunun sebebi, babalarının evlilik sona erdikten sonra memleketlerine gitmeleri ve çocukların annelerinin yanında kalmasıdır.

Hz. Peygamber döneminde mut’a nikâhına birkaç defa savaş için çıkılan seferlerde izin verildiği, ancak daha sonra bu nikâhın yasaklandığı rivayet edilir. Yasaklamanın tarihi hususunda farklı rivayetler mevcuttur. Bazı rivayetlere göre hicretin 7. yılında mut’a Hayber gazvesi esnasında yasaklanmıştır. Bazı rivayetlere göre ise Hz. Peygamber Evtâs (Huneyn) savaşının meydana geldiği 8. yılda mut’aya üç defa ruhsat vermiş; sonra da yasaklamıştır. Nihayet Hz. Peygamber’in Veda haccında yaptığı konuşmada bunun ilelebet yasaklandığını ifade ettiği rivayet edilir.


İstibda Nikahı

Cahiliye nikâhları arasında zikredilen nikâhlardan biri istibdâ nikâhıdır. İstibdâ nikâhı, aybaşı hâlindeki kadının temizlendikten sonra, kocası tarafından asil olduğu kabul edilen bir erkeğe gönderilerek ondan çocuğu olmasını sağlaması şeklinde uygulanırdı. Kadın, hamile kalıncaya kadar o erkekle beraber olur; hamile kaldıktan sonra kocasının yanına dönerdi. Bu beraberlikten doğan çocuk ise kocanın olurdu. Benzer şekilde bazı cariyelerin sahipleri, güçlü ve soylu adamlarla beraber olmalarını sağlayarak onlardan çocuk sahibi olmalarını sağlamaya çalışırlardı.

Hz. Aişe'nin bildirdiğine göre bu nikah İslam'la kaldırılmıştır. Bu nikah da muvakkat (geçici) olması bakımından mut'aya benziyordu. Ayrıca İslamiyete göre evli bir kadının bir başkası ile evlenmesi ve ilişkide bulunması yasaktır. Evli bir kadın bunları yaparsa zina etmiş sayılır.


Hidn Nikahı

Cahiliye nikâhı olarak zikredilen nikâhlardan biri hidn nikâhıdır. Hidn, erkeğin bir kadını gizli dost tutmasıdır. Yani günümüz diliyle ifade edecek olursak, metres veya aşk hayatı yaşamaktır.

Bu beraberliğin, yaygın olmadığını, özellikle hür ve asil kadınların bu tür beraberliklerden kaçındıklarını unutmamak gerekir.

İslam, toplum tarafından onaylanmamış, meşru olmayan kadınla erkeğin her türlü beraberliğini yasakladığı gibi, toplumu ifsat eden bu beraberlik şeklini de yasaklamıştır.

Kur’an’da bu şekilde bir beraberlikten söz edilmektedir. “Bugün size iyi ve temiz nimetler helâl kılınmıştır. Kendilerine kitap verilenlerin yiyeceği size helâldir; sizin yiyeceğiniz de onlara helâldir. Gayri meşrû ilişkide bulunmak veya gizli dost tutmak şeklinde değil de meşrû bir nikâhla evlenmek şartıyla mümin kadınlardan iffetli olanlar ile sizden önce kendilerine kitap verilenlerden iffetli kadınlar -mehirlerini verdiğiniz takdirde- size helâldir. Kim inanmayı reddederse ameli kesinlikle boşa gider. O, âhirette de hüsrana uğrayanlardandır.”(Maide 5/5) ayette, hür kadınların bu yolla erkeklerle beraber olmaları, gayrımeşru ilan edilmektedir.


Bedel Nikahı

Cahiliye döneminde, iki erkeğin eşlerini değiştirmeleri şeklinde uygulanan bedel nikâhından da söz edilir. Bu evlilikte kadınlar birbirlerinin bedeli sayıldığı için ayrıca mehir verilmezdi. Ancak değiştirmede biri diğerine aldığı kadının üzerine ayrıca para verebilirdi.

İslamiyetle beraber kadının nikahlı kocası harici başka bir erkekle beraber olması veya metres hayatı yaşaması zina olarak kabul edildiğinden dolayı yasaklanmıştır.


Biga Nikahı

Cahiliye döneminde bazı kadınların, kendileriyle beraber olmak isteyen erkekleri, evlerinin kapılarına diktikleri bir bayrakla kabul ettikleri, bu kadınların beraber oldukları erkeklerin birisinden hamile kaldıkları zaman bir kâif(nesep belirleme uzmanı) çağırarak çocuğun babasını tespit etmesini istedikleri, kâifin verdiği karara göre çocuğun nesebini tespit ettikleri rivayet edilir.

Bu cahiliye nikahında bir kadınla ilişkiye girecek erkeklerin sayısında sınır yoktur. Bu uygulama bu zamanda ki hayat kadınlığını hatıra getirmektedir. Yalnız bir yönü ile ondan ayrılır. O da doğan çocuğun kadınla ilişkide bulanan birinin soyuna ilhak edilmesidir. Bu ilhak işlemi ise, ilm-i kiyafe(nesep belirleme uzmanı) bilgini tarafından yapılır.

Biğâ nikâhı denilen bu tür beraberliklerin toplum tarafından olağan bir evlilik gibi değerlendirilemeyeceği açıktır. İslamla beraber bu evlilik çeşidi kaldırılmışır. Nitekim Kur’an’da “biğâ” kelimesi “zina ve fuhuş” anlamında kullanılmıştır. “Evlenmeye güçleri yetmeyenler de, Allah kendilerini lütfuyla zengin edinceye kadar iffetlerini korusunlar. Sahip olduğunuz kölelerden “mükâtebe” yapmak isteyenlere gelince, eğer onlarda bir hayır görürseniz onlarla mükâtebe yapın. Allah’ın size verdiği maldan onlara verin. Dünya hayatının geçici menfaatlerini elde etmek için iffetli olmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları buna zorlarsa bilinmelidir ki hiç şüphesiz onların zorlanmasından sonra Allah (onları) çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.”(Nur 24/33)


Ondan Az Sayıda Erkeğin Bir Kadınla Birlikteliği

Hz. Aişe’den nakledilen bir rivayete göre: “Bir başka nikahta ondan az kimse (bu iş için) beraber olur, bunların hepsi (sıra ile) bir kadın üzerine girerler hepsi onunla ilişkide bulunurlar kadın hamile kalıp, çocuğunu doğurup, doğumu üzerinden bir kaç gece geçince onlara haber gönderir. Haber gönderdiklerinden hiç bir kimse hanımın evinde bir araya gelmekten imtina edemez onlar evinde toplanınca kadın onlara: işinizden olan şeyi biliyorsunuz. işte ben de çocuğu doğurdum. Çocuk senin oğlundur, ey filan diye durumu bildirirdi, istediği kimsenin adıyla, çocuğu isimlerdirirdi. (ona nisbet ederdi) Böylece kadının çocuğu ona onun nesebine ilhak edilirdi. Adam da bundan kaçamazdı." (Buhârî, Nikâh, 36)

İslamiyet neseplerin karışmasına sebep olan mut'a nikahını haram kıldığı gibi bu tür nikahı da, zinayı da yasaklamıştır. Zaten bir kadının bir kaç erkekle nikahlı sayılması durumu İslam'a göre mümkün değildir. Ayrıca bu tür bir ilişki de daha önce izah ettiğimiz cinsten, geçici bir ilişkiydi.


Sonuç:

Yukarıda zikretmiş olduğumuz evlilik çeşitlerine bakıldığı zaman görülür ki, Cahiliye döneminde kadının hiçbir hak ve hukuku bulunmamaktadır. Tamamen eşya statüsüne tâbi tutulan kadın, miras olarak kalabilmekteydi. Evlenmesinden velisi sorumlu olan kadının mehir hakkı da yoktu. Mehir hakkını velisi alırdı.

Ayrıca daha çok cariye kadınlarla olmak üzere toplumdaki aile kurumunu zedeleyecek bir çok evlilik ve ilişki çeşidi mevcuttur. Bunların çoğu İslam'a göre zina olarak değerlendirilip yasaklanmıştır. Bakıldığı zaman görülür ki, bu ilişki çeşitleri toplumdaki nesep ve soyun karışmasına ayrıca kadının sosyal hayatta bir çok alanda mağdur olmasına sebebiyet vermektedir.

İslam'la beraber Cahiliye döneminden kalma asıl nikahta birtakım düzeltmeler yapılmış, mehir hakkı kadının velisine değil, bizzat kendisine verilmiştir. Yine bazı uygulamalar zina olarak kabul edilip ortadan kaldırılırken, bazıları da düzeltilerek sosyal hayatta varlığını devam ettirmiştir. Ayrıca İslam öncesi mirastan hiçbir şekilde pay alamayan kadına İslam'la beraber hak ettiği değer verilmiş ve mirastan pay hakkı tanınmıştır. Cariye kadınlara hak ettiği değeri İslam vermiş, onların da haklarının olduğu vurgulanmıştır. Hatta sahibinden çocuk dünyaya getiren köle, sahibi öldüğü zaman hürriyetine kavuşmuştur. (ÜmmüVeled) Bu uygulama bile İslam'ın cariye kadınlara vermiş olduğu ayrıcalıklardan bir tanesidir. Tabi ki kölelik toplumda köklü bir uygulama olduğu için İslam tarafından radikal bir değişimle ortadan kaldırılmamış, fakat etkisi azaltılmaya çalışılmış ve hürriyete kavuşturmaya bir çok naslarda vurgu yapılmıştır.

İslam'ın yapmış olduğu bu reformlar, sâlim bir mantıkla düşünüldüğü zaman görülür ki, toplumun sağlıklı bir şekilde devam etmesi için elzem olan şeylerdir. Aksi halde kadının başına gelen bir çok olumsuzluk ve toplumun devamı için meydana gelen yeni nesillerin nesepsiz bir şekilde devam etmesi, sosyal hayatta bir çok kargaşaya yol açacaktır. Zina kabul edilen bir çok evlilik şekli kaldırılırken, toplumda her insana hak ettiği değer verilerek, adalet merkezli bir toplum yapısı inşa edilmiş, daha mutlu bir ailenin kurulmasına imkan verilmiştir.


Yararlanılan Kaynaklar:

Adnan DEMİRCAN, "CAHİLİYE VE HZ. PEYGAMBER DÖNEMİ UYGULAMALARIYLA NİKÂH"

Murat SARICIK, "CAHİLİYE NİKAHl MUT'A VE DİĞER CAHİLİYE NİKAHLARI"


Yorum Gönder

4 Yorumlar

  1. Hz.Hatice erkekmiydi ki kadınların, islam öncesi hakları yokdu diyorsunuz ?

    YanıtlaSil
  2. İslam öncesi kadınlar miras alıyorlardı, kadınlar hayatın içindelerdi. Muhammedin öldürttüğü Şair kadını araştırın, ticaretle uğraşan Hatice buna en güzel örnek. İslam kadınların ellinden tüm hakları aldı. Erkekler gibi kadınlarda birden fazla evlilik yapa biliyorlardı. Evli kadınlarla evlenmek haram ediliyor. Şimdi palavralara gelelim Muhammed islamı hakim kıldıktan sonra kaç kadın şair ve kaç tane ticaretle uğraşan kadın vardı ?

    YanıtlaSil
  3. mesaj takip programı'a göz kulak olmak ister misin? Kısa mesajları gizlice takip edip görüntülemek ve gelişmelerden haberdar olmanızı sağlamak için gelişmiş izleme uygulamalarını keşfedin.

    YanıtlaSil